Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | kasıtlı olarak | on purpose adv. | ||
It is obvious that this system has been implemented on purpose. Bu sistemin kasıtlı olarak uygulandığı açıktır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | kasıtlı olarak | purposely adv. | ||
Did you do that purposely? Onu kasıtlı olarak mı yaptın? More Sentences |
||||
General | kasıtlı olarak | intentionally adv. | ||
Such offences can only be committed intentionally. Bu tür suçlar yalnızca kasıtlı olarak işlenebilir. More Sentences |
||||
General | kasıtlı olarak | deliberately adv. | ||
In other words, in this exceptional case, we are deliberately excluding competition. Başka bir deyişle, bu istisnai durumda rekabeti kasıtlı olarak hariç tutuyoruz. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | kasıtlı olarak | intentionally adv. | ||
This page is intentionally left blank. Bu sayfa kasıtlı olarak boş bırakılmıştır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | kasıtlı olarak | advertently adv. | ||
General | kasıtlı olarak | calculatedly adv. | ||
General | kasıtlı olarak | calculatingly adv. | ||
General | kasıtlı olarak | meaningly adv. | ||
General | kasıtlı olarak | purposedly adv. | ||
General | kasıtlı olarak | designedly adv. | ||
General | kasıtlı olarak | purposively adv. | ||
General | kasıtlı olarak | apurpose adv. | ||
General | kasıtlı olarak | in purpose adv. | ||
Phrases | ||||
Phrases | kasıtlı olarak | with malice prepense expr. | ||
Phrases | kasıtlı olarak | of malice prepense expr. | ||
Law | ||||
Law | kasıtlı olarak | prepensely adv. |